Sizin biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Semra GÜL, 1970 yılında Eskişehir’in Çifteler ilçesinde doğdum. Çiftçi bir ailenin kızıyım. İlkokulu köyde, ortaokul ve liseyi Çifteler’de okudum. Üniversite eğitimim ve iş hayatı için Eskişehir’e taşındım. Dokuz kardeşiz. Ben ailenin şanslı olanlarındanım. Ekonomi, Finans ve İşletme üzerine eğitim aldım. Kardeşlerimle birlikte çalışıyoruz, birlikte üretiyoruz, birlikte kazanıyoruz. Anne babamızdan aldığımız ahlak eğitimi, dürüstlük, çalışkanlık bizi şehrimizde sevilmemizi sağladı.
İş hayatınız ne zaman ve nasıl başladı?
1969 yılında babam ve ağabeylerim Çifteler’de topak, kireç ve inşaat malzemeleri satmaya başlamışlar. İlkokulu bitiren ağabeylerim bu işin içine giriyor. Ben de ağabeylerim gibi ilkokulu bitirdikten sonra on, on bir yaşlarımda işin içine girmiş oldum. O günden bu güne hem eğitimli hem alaylı olarak yetiştik.
Faaliyet gösterdiğiniz sektörden biraz bahseder misiniz?
Çifteler’de bir barakada köylere at arabalarıyla inşaat malzemesi satarak başladığımız bu sektörde inşaat malzemelerinin satılmasının yanı sıra lojistik, tarım, taahhüt ve son olarak da inşaat sektörüne girerek yolumuza devam ediyoruz. Şu anda ağırlıklı olarak inşaat ve inşaat malzemelerinin toptan satışı üzerine çalışıyoruz. Bu yıl da elli beşinci yılımızı geride bıraktık.
Size göre sanayide kadın olmanın eksi ve artıları nelerdir?
İş hayatımda kadın olmanın bir avantajı ya da dezavantajı ile karşılaştığımı söyleyemem. Bizim sektörümüz cinsiyetçi bir sektör, erkek egemen bir sektör olmasına rağmen ben kendimi şanslı hissediyorum. Kendimi şanslı hissediyor olmak aslında bu sektörde bir sorun olduğunu gösteriyor. Bana göre üretken olmak kadın ya da erkek olmaktan daha önemli. Başarının cinsiyeti yoktur.
İş hayatında genel olarak karşılaştığınız zorluklar neler?
Şu anda bir zorluk yaşadığımı söylemek güç ancak bu sektöre başladığım ilk zamanlarda özellikle iş toplantılarında yapılan anlaşmalarda, el sıkışmalarda hep bir erkek eli aradılar. Yine ilk zamanlarda inşaat ustalarımızla benzer zorluklar yaşamıştım. Ancak zaman geçtikçe, insanlar sizi tanıdıkça, kadınların gözünün daha estetik baktığını anlayınca, tecrübenizi ve bilgi birikimlerinizi gördükçe bu zorluklar da birer birer ortadan kalktı. Size olan güvenleri artıyor, size birçok konuda fikir danışmaya başlıyorlar, söze değer veriyorlar bu da insanı tabi mutlu ediyor.
Sizi başarı için motive eden bir şey var mı? Bu konuda mottonuz nedir?
Öncelikle işinizi seveceksiniz ve cesur olacaksınız. “Bu iş erkek işi, ben yapamam.” diye düşünmeyecek, cesaretinizi toplayıp o işe gireceksiniz. Olaylardan, sorunlardan, zorluklardan, kişilerden ve kurumlardan -haklıysanız- korkmayacaksınız. Mücadeleci olacaksınız, pes etmeyeceksiniz. Babam bize hep “Siz işten, sorunlardan korkmayacaksınız, iş sizden korkacak” derdi. Biz bu düsturla yetiştik. Zamana yayacaksınız, aceleci olmayacaksınız, sabırlı olacaksınız. Hatta en büyük silahınız sabır olacak bu işlerde. Biz aile bağları güçlü, iletişimi sağlam çok kalabalık bir aileyiz. Her koşulda birbirimizin yanında olmayı biliyoruz, benim de en büyük güç kaynağım ailem, kardeşlerim, yeğenlerim. Onların bana güvenleri çok önemli. Böyle olunca da daha çözüm odaklı olabiliyorsunuz. Benim en büyük motivasyon kaynağım ağabeyim ve ablam. Ali ağabeyimin aileyi birleştiren babacan tavırları vardır, ablamın da bana karşı bir anne yaklaşımı var. İş ile ilgili ne zaman bir sıkıntıya düşsem ikisi beni her zaman motive ederler. Onların motive edici sözlerinden sonra benim de özgüvenim artıyor ve daha stratejik planlar yapmama olanak sağlıyor. Ali ağabeyimin bir sözü var bunu düstur ediniyorum “Üç düşün, iki ölç, bir yap.”
Eskişehir sanayisinin geldiği konumu nasıl görüyorsunuz?
Eskişehir sanayisi, coğrafi konum itibariyle çok güzel bir yerde ancak bunu çok da iyi değerlendiremedi. Güneyimizde Akdeniz, kuzeyde Karadeniz, batımızda Marmara ve Ege limanları olmasına rağmen bunları yeterince kullanamadı. Hem kara hem demir yolu ulaşımı varken Eskişehir şansını değerlendirememiş bir şehir. Birçok sektörde faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarımızın Eskişehir’in imkanlarını daha iyi kullandıklarında sanayimizin daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Eskişehir’in kaybettiği avantajlarını telafi etmek ve yeniden kazandırmak için çalışan bir başkanımız var, desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sanayi dünyasında geçmiş dönem koşulları mı, bugünün koşulları mı daha iyi?
Geçmişin de dönemine göre çok iyi koşulları vardı ancak bugünün koşulları çok daha iyi. Ulaşım, iletişim, yönetim, firmaların yurt içi ve yurt dışı pazarlarına kolayca ulaşabilmesi, finansa erişimi, firmaların ihtiyaç duyduklarında bilirkişilerce bilgilendirilmesi ve desteklenmesi gibi birçok etmen geçmişe göre çok iyi noktada. Bu durumlar da firmaları cesaretlendiriyor, onların önlerini açıyor, onlar için pazar yaratılmasını sağlıyor. Ayrıca nitelikli iş gücü açısından baktığımızda geçmişe oranla işini bilen, kalifiye eleman bulmak bugün daha kolay. Bunun için hem odalar hem sanayi kuruluşları eğitime çok önem vermişlerdi, şimdi meyvelerini topluyoruz.
İş hayatı dışında neler yapıyorsunuz, kendinize zaman ayırabilir musunuz?
Biz yokluktan gelen bir ailenin çocuklarıyız. Yokluğu gördüğümüz için hepimiz işimize dört elle değil on dört elle sarılıyoruz. Önceliğimiz hep işimiz. Boş zamanlar yaratmaya çalışıyorum o zamanlarda da sokak hayvanlarını beslemeye çalışıyorum. Özellikle şantiyede bulunan hayvanlara mamalarını götürüyorum. Yeğenlerimin çocuklarıyla vakit geçirmek beni çok mutlu ediyor. Köyde babamızın bize bıraktığı evle ilgilenmeyi çok seviyorum. Sivil toplum kuruluşlarında onların düzenledikleri toplantı ve etkinliklerde bulunmaya özen gösteriyorum.
Sektörde bulunan kadınlara ve girişimci olmak isteyenlere ne tür tavsiyeleriniz olur?
İş hayatına atılmak isteyen kadınların öncelikle özgüvenlerinin ve cesaretlerinin olması çok önemli. Kalitenin detaylarda gizli olduğunu görmelerini, toplumun değişen ihtiyaçlarına yönelik hareket etmelerini, gelişim ve değişime açık olmaları gerektiğini tavsiye edebilirim. İnşaat sektörüne gireceklere, çevreci ve kullanışlı, müşterilerin beklentilerini tam anlamıyla karşılayan, yenilikçi yapılar üretmelerini tavsiye edebilirim.
Sanayici olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?
İşimi çok seviyorum ancak bu işi yapmasaydım ilkokul sınıf öğretmeni olmayı ya da hukukçu olmayı isterdim. İnanların hayata hazırlandıkları ilk yer okullar. Çocuklarımızı ilkokullarda hayata hazırlamaya başlıyoruz. Aile şirketimiz olmasaydı çocuklarımızı çalışkan, ahlaklı, modern ve Atatürkçü bireyler olarak yetiştirmek adına ilkokul öğretmeni olmayı isterdim. Babam çok disiplinli biriydi, hakka ve hukuka çok önem verirdi; bizleri de öyle yetiştirdi. Ondan edindiğim donanımla hukuk okumak da isterdim.
Bugüne kadar fırsat bulamadığınız ama mutlaka gerçekleştireceğim dediğiniz bir hayaliniz var mı?
Yaşlılarımızın birlikte yaşadığı, onlarla her zaman ilgilenilen, onları doğayla buluşturacak bir mutlu yaşam köyü oluşturmak istiyorum. İnşallah bunu gerçekleştirebilecek imkânım olur.
Buraya geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu güzel söyleşiyi Atatürk’ün bir sözüyle tamamlayalım: “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”