TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik: “Rüzgar yoksa küreklere yükleneceğiz”
Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’nin 22’ncisi, ’Güçlü İşletmeler, Güçlü Ekonomi’ başlığı ile Hatay’da gerçekleştirildi. DASİFED’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen zirveye, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik de katıldı.
Bilecik, toplantıda yaptığı konuşmada, ekonominin düzelmesinin sabır, inat ve irade gerektirdiğini belirterek, “Gerek küresel gelişmeler, gerekse içeride ülkemize özgü koşullar nedeniyle finansman maliyetlerinin bir süre daha yüksek seyretmeye devam etmesi muhtemeldir. Genel olarak dünyada artık ucuz ve bol parayla büyüme dönemi sona erdi. Bugün, dünyada böyle bir rüzgar yok. Ancak biz, rüzgar yoksa küreklere yükleneceğiz” diye konuştu.
Türkiye’nin bu zorlu dönemin üstesinden gelmek için yapısal sorunlara odaklanması ve hiç vakit kaybetmeden bir reform takvimi oluşturması gerektiğini kaydeden Bilecik,”Ekonomide gürlediğiniz kadar yağmanız lazım. Zaman artık aksiyon zamanıdır. Verimlilik artışlarıyla büyümenin desteklenmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi için işgücü, vergi, eğitim, inovasyon ve dijitalleşme alanlarında kendimizi geliştirmeliyiz. Türkiye ekonomisinin dijital çağın şartlarına uygun teknolojiye, rekabet gücü yüksek sanayi ve hizmetler sektörüne ve modern bir tarım sektörüne ihtiyacı var. Ekonomimizi ayağa kaldırmak için sorunlarımızı kabul edip çaresine bakmalıyız.
Kalkınmayı esas alan bir perspektifle serbest piyasa ilkelerinden taviz vermeden, ekonomimizi yeniden ayağa kaldırmamız gerekiyor. Bunun yolu en başta şeffaf, uzlaşmacı, adil ve demokratik bir toplum olmaktır. Güçlü bir ekonominin olmazsa olmazı, güçlü bir demokrasidir. Ekonomik reformlarla eşzamanlı olarak demokratik açılımlar, ifade ve basın özgürlüğünün sağlanması ve özgürlük alanlarının genişletilmesi bu nedenle önemlidir” ifadelerini kullandı.
Dünyada küreselleşmenin iyi yönetilememesinden kaynaklanan bir siyasi kriz ve beraberinde toplumlarda artan bir kutuplaşma yaşandığına işaret eden Bilecik, “Biz, dünyada yaşanan küresel kriz dönemlerinin getirdiği tıkanıklıkları, kendi yaşadığımız tıkanıklıklar için bir mazeret olarak görmüyoruz. Çünkü mazeret, yetersizliğin itirafıdır. Bir şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol, istemeyen ise mazeret bulur. Demokrasi, hukuk devleti, kurallara dayalı piyasa ekonomisi ve sosyal kalkınma hedeflerinin başarılabilmesi ve ekonomimizde son dönemde yaşanan sorunların çözümü için Batı ve AB ile ilişkilerimize daha fazla özen göstermemiz gerekiyor. Kısaca Türkiye, yüzünü batıya dönmelidir” şeklinde konuştu.
(İHA)