Aldığınız eğitimleri göz önüne getirin. İlk veya orta öğretimde birtakım genel bilgiler edindiniz. Meslek okulundaki veya üniversitedeki eğitiminizle bir mesleğe yönlendirildiniz. Okul sonrasında önünüzde birkaç seçenek var. Ya bir kamu veya özel sektör işletmesinde ücretli bir işe gireceksiniz ya da kendi işletmenizi kurarak yaşamınızı kazanmak isteyeceksiniz. Kendi işinizi kurmaya bir süre ücretli çalıştıktan sonra da karar verebilirsiniz. Ama bu noktada ancak çok sonraları farkına varacağımız veya yaşadığımız karmaşa içinde asla fark edemeyeceğimiz bir eksiklik var. O da bir iş-işletme kurma girişiminde bulunduğumuz halde eğitimimizin iş kültürü konusunda bizi desteklememiş olması…
Henüz girişimcilik kültürü, meslek eğitiminin bir parçası haline gelmedi. Bu tür bir dersin okutulduğu okullarda da kitabi bilgilerin ötesine geçilmiyor. Her girişimci kulaktan dolma veya yanlışlar yaparak öğrendiği bilgilerle işini sürdürmeye çalışıyor. Geleneksel deneme – yanılma usulü ile…
Yeni Kurulanlar ve Öncekiler
Bu noktada karşımıza iki durum çıkıyor. Birincisi; yeni iş kurma sürecinde yaşanan eksiklik ve zafiyetten kaynaklanan sorunlar… İkinci durum, farklı kuruluş süreçlerinden geçerek iş yaşamına başlamış olan işletmeler… Bunların çok ciddi bir bölümünün herhangi bir iş kültürü bilgi ve deneyimine sahip olmadan kurulduğunu söylemem kehanet sayılmaz. Sorunlar karşısında ayakta duramayıp kapanan işletmelerin büyük çoğunluğu, bu ‘hasbelkader’ kurulmuş küçük işletmelerden oluşuyor. Bunları kurtarmanın bir yolu yordamı var mıdır?
Küçük işletmeleri iyileştirmenin, onları ayakta kalabilir ve sürdürülebilir hale getirmenin yolunu ve yordamını bulmak zorundayız. Ulusal ekonominin göstergelerini incelediğimizde ulusal hâsılanın, istihdamın ve ihracatın oluşmasında küçük işletmelerin ciddi payları olduğunu görüyoruz. Onlar aynı zamanda büyüklerin yaşaması için bir ağacın küçük dalları veya toprağı altındaki kök uçları gibi önemli görevler ve fonksiyonlar yerine getiriyorlar. Bu nedenle küçük işletmeleri hiçbir anlam ve boyutta görmezden gelmemiz mümkün değil.
Yeniden Yapılandırma
Bir iş-işletme kurmak, bir yatırım yaparak risk üstlenmek demektir. Ne yazık ki; risk kavramı, biraz da kültürümüzün olumsuz etkisiyle şans biçiminde yorumlanır. Hâlbuki risk, yönetilebilir ve denetlenebilir bir unsurdur. Gerekli hazırlığı yaptıktan ve önlemleri aldıktan sonra risk göğüslenebilir bir faktördür.
Bir işletmenin başarısı karşılaşılabilecek risklere karşı yapılanmış olma konusudur. Bir işletme kendi yapısını ve ihtiyacını iş dünyasının olumlu veya olumsuz şartlarına göre düzenlerse uzun ömürlü ve iyi bir yaşam sağlayacak ölçüde getirili olabilir. Günümüzün iş kültürü bilgi ve deneyim birikimi bunu sağlayabilecek noktadadır. Konu önce farkındalıkla başlıyor.
Değişen İşletme Dünyası
Üretim teknolojilerindeki hızlı ilerleme, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler ve lojistikteki yeni kolaylıklar, piyasaların fiziksel sınırlarını ortadan kaldırdı. Bu arada gümrük ve tarife kısıtlamalarının hafiflemesi de dünyanın tek pazar haline dönüşmesine katkı yaptı. Böylece daha önceleri sadece bize ait olduğunu düşündüğümüz piyasalarımıza, yeni rakipler girdi. Üretici ve daha da önemlisi satıcılar çoğaldı; firma başına müşteri yoğunluğu ise düştü.
Artık yaptığımız işte, eskisine oranla çok daha fazla rakibimiz var. Geçmişte aklımıza bile getirmediğimiz rekabet analizi, önümüzde başarılması gereken yeni bir iş olarak duruyor. İşin ilginç yanı; pazara yeni giren rakipler, burada kendilerine uygun bir boşluk oluşturmak için çok daha agresif, girişimci ve yaratıcı uygulamalar içinde olabiliyorlar. Özetle; geleneksel pazarımızda şimdiye kadar pek önem vermediğimiz rakipler ve rekabet konusu, birden önemli hale geldi. Artık alışılagelmiş “Küçük olsun, benim olsun” türündeki küçük şehrin küçük esnafı anlayışı ile devam edebilmek mümkün değil. Artık kendi işinde uyanık ve esnek olmanın yanı sıra, rakiplerin neler yaptığını da yakından izlemek gerekiyor.
Farklılaşma
Yeterince farklılaşma yaratamıyoruz. İş dünyası olarak pek fazla yenilikçi, yaratıcı ve buluşçu olduğumuzu söylemek kolay değil. Genelde babadan kalma usullerle iş yapmayı benimsemişizdir. Hatta bunda ısrarcı olduğumuz bile söylenebilir. Kendimize özgü ve bizi ayırt eden ürün ve iş yapma usullerimiz nadiren olagelmiştir. Ama dünya ölçeğinde kendine has sırları olan bazı ürün ve hizmetler olduğunu biliriz.
Özellikle son 30 – 35 yılın farklı yönlerinden birisi, tüm firma sırlarının açığa çıkması yönünde olmuştur. Teknolojik sır veya meslek sırrı denen konu; bilişim, iletişim ve yayıncılık alanlarındaki zenginleşme ve genişleme ile özelliğini yitirdi.
Yenilik ve farklılaşma konularına, sattığınız markalı ürünlerin taklitlerinin pazarları doldurmasından, nitelikli el emeğine dayalı pahalı mallarınızın ucuz fabrikasyon taklitlerinin düşük fiyatla müşteri bulmasına kadar geniş bir açıdan bakabilirsiniz. Özellikleri nedeniyle dün para kazanılan pek çok mal ve hizmet, taklit ve kopya anlayışının gelişmesi ile bu özelliklerini yitirdiler. Taklit alanı genişledi, taklit süresi kısaldı. Taklit konusunda uzmanlaşmış ülke ve firmalar, pazarlardan ciddi paylar almaya başladılar. Yatırımcı firmaların en iyi oldukları alanlar, taklitçiler sayesinde hızla ellerinden kayıp gidiyor. Patent ve lisans korumaları, taklitçiliğin önünün alınmasında yeterli düzeyde etkili olamıyor.
Zaman mı Hızlandı?
Çeyrek yüzyıldır sanki zaman daha hızlı akıyor. Bununla ilgili birkaç neden saymak mümkün… En önemlisi; birim zaman başına düşen buluş sayısında ciddi bir artış oldu. Bu durum, aynı zamanda ürünlerin yaşam süresini de kısalttı. Bir malın üretilip, pazara girmesi ve piyasadan yok olması için geçen zaman dilimi giderek kısalıyor. Böylece firmaların satabilecekleri geleneksel ve kalıcı mallara sahip olma şansları azalıyor. Artık firmalar, sürekli olarak ürün ve hizmet portföylerini değiştirmek zorundalar. Buna başarabilenler pazarda kalıyor, yapamayanlar ise siliniyorlar.
Bugün bilgi çok, zaman ise az… Dolayısıyla yeni iş modelleri, insanın zamanını ekonomik kullanmasına vesile olmalı; satıcıların ve özellikle müşterilerin gereksiz bilgi ile donanmasının önüne geçmelidir. Bir ürünün satın alınması veya kullanılması için geçecek zaman, müşteriler için ayırt edici özelliklerden birisi haline geldi.
Ürün ömürleri kısa… Taklit kolaylaştı. Bu nedenle günümüzde iş dünyasında kalıcı ve sürdürülebilir olmak kolay değil. Bu devirde; her işletmenin yenilikçi, hızlı, çevik olması gerekiyor.