Sizin biraz tanıyabilir miyiz?
Merhaba ben Didem TENEKECİOĞLU 1981 Eskişehir doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimini Eskişehir’de tamamladım. Daha sonra üniversite eğitimi için Ankara’ya gittim. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldum. Dört yıl Ankara’da yaşadıktan sonra Eskişehir’e dönüp Anadolu Üniversitesinde İşletme bölümünde lisansüstü eğitimimi tamamladım. Evliyim ve iki çocuğum var.
İş hayatınız ne zaman ve nasıl başladı?
2004 yılında Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra Eskişehir’e gelip “Bir şirkete uğrayayım, bizimkiler ne yapıyorlar diye bakayım” dedim. Kalış o kalış, tabii o süreçte şirkette kullanılan dile çok yabancıydım. Yani burada bir ticari dil kullanılıyor ve ben konuyla alakalı hiçbir şey bilmiyordum. Ne KDV’den ne fatura ne herhangi bir şey ile alakam vardı.
O sebeple işletme bölümünde lisansüstü eğitimimi tamamlamaya karar verdim ve okurken çalışmaya devam ettim. Tabii bu süreçte şirketin pek çok bölümünde tecrübem oldu: Depodan mutfağa, sevkiyattan muhasebeye kadar deneyim kazandığım bir süreç geçti benim için. Dolayısıyla “Bütün departmanlara hakimim.” diyebilirim.
Faaliyet gösterdiğiniz sektörden biraz bahseder misiniz?
Eskişehir Tempa Temizlik otuz beş yıllık bir firma. Eskişehir bölgesinde kurulan endüstriyel temizlik malzemeleri satan ilk şirket. Daha sonra on beş yıldır da KOBİ Organize Sanayi Bölgesi’nde endüstriyel temizlik kağıtlarının yarı ham maddelerini işleyip, onları müşteriye göre şekillendiriyoruz paketliyoruz. Yaklaşık iki bin kalem malzememiz var. Yani temizlikle alakalı aklınıza gelen bütün sarf malzeme, makine, ekipman, kimyasal, hepsini tedarik edebilen bir firmayız.
Size göre sanayide kadın olmanın eksi ve artıları nelerdir?
İlk başta şunu söyleyeyim, iş hayatında ya da çalıştığın işletmede bence iş hayatının cinsiyeti yok. Yani çalıştığım hiç kimseye konuşurken kadın ya da erkek diye bir etiketleme yapmıyorum ama bunu çoğu zaman karşıdakinden hissediyorsunuz. Hatta bazen sinir bozucu şekilde hissediyorsunuz. Böyle olduğunda “Keşke erkek olsaydım, şunu da yapar mıydım?” diye aklımdan geçmiyor değil.
Size şöyle anlatayım, mesela kadınlar sanki çok odaklanamıyor ya da işletmede böyle biraz geride kalıyormuş gibi gözüküyor olabilirler ama biz şunu yapıyoruz: Yani sabah gelirken ne yaparsınız, o günü kurgularsınız değil mi? İşte toplantı vardır, işte araç çıkacaktır, sevkiyat vardır vs. herkes kendi işine göre bir planlama yapıyor. Biz arabaya bindiğimiz zaman akşam ne yiyeceğimizi düşünüyoruz. Siz hiç düşündünüz mü? Akşam eve giderken dereotu lazım, ben bir alarm kurup dereotunu unutmamam lazım demediniz değil mi? Bence demediniz ve pek çok erkek de bunu hiç düşünmedi, demedi. Ya da ertesi gün kızın şapka festivali var. Oraya nasıl bir şapka yapacağım, oğlanın kermesi var, bir mercimek köftesi mi yapalım yoksa bir poğaça mı alalım? Bunu da düşünmediniz. Hatta birazcık daha kafanızı karıştırabilirim. Yani sabah sütünüzü sağıp bırakmadınız işte bebeğinizi fabrikaya getirip toplantı arasında emzirme molası almadınız. Hani çok bunlar böyle reklam olmadığı, hayatın kendi kurgusundaymış gibi gözüktüğü için pek çok erkek çalışan -belki eşimin de- bunları yaptığının farkında değil. Çünkü kadında öyle bir yaratım gücü var. Yani gerçekten büyük bir ilahi güçle çalışıyoruz ve yaratıyoruz; bunun için hayata katkıda bulunuyoruz. Dolayısıyla eksik var mı? Hayır, yok! Fazla var ama bu fazlayı sanırım sadece biz biliyoruz.
İş hayatında genel olarak karşılaştığınız zorluklar neler?
Benim kişisel olarak karşılaştığım ilk sorun okuduğum bölüm ile yaptığım işin birbirini uyumlandırılmamış olmasıydı. Bunu kendime göre yüksek lisans yapıp işin kitabını okumakla çözdüğümü düşünüyorum. Ama tabi işletmede okuduğumuz ekonomi kitapları bizim günümüze çok ışık tutmadılar ama bu bir tecrübeyle bunlar aşıldı. Bunun dışında genel anlamda şirkette yirmi yıldır yer alıyorum ve sanıyorum dört, beş büyük kriz geçirdik.
Çözüm sadece bize özel bir durum değildi. Yani bizim sektörümüze ya da Tempa Temizlik’e ait bir şey değildi maalesef. Türkiye’de şöyle bir durum var: Bizim Türkiye anlamında genel bir ekonomik modelimiz olmadığı daha doğrusu siyaset ekonomiyi yönettiği için stabil bir durumumuz yok. Orta vadede bile plan yapamıyoruz. Bu işverenleri çok yoruyor. Çalışanları tabii ki çok yoruyor. Ayrıca bir de bizim kamuyla çok işimiz var. İşimizin büyük kısmı kamu daireleriyle olduğu için oradaki işleyişten de yılgınız. Aslında çok uzun, meşakkatli ve bürokratik işler oluyor. Ama bunu yaparken de oradaki insanların ne bir yeterliliği ne de bir yetkisi var. Maalesef çözüm odaklı da değiller ama özel sektörün kamuya karşı böyle davranması mümkün değil. Çünkü özel sektör kamuya karşı bütün yükümlülüklerini önüne getirmek zorunda. Aksi taktirde zaten büyük cezalar ve bedeller ödüyoruz. Ancak kamu hiçbir zaman yanlışını kabul etmez hep “Tamam; oldu, bitti!” der. Bizim hiçbir zaman öyle bir lüksümüz olmaz.
Sizi başarı için motive eden bir şey var mı? Bu konuda mottonuz nedir?
Ben için sihirli cümle “Hallederiz” diyebilirim. Yeter ki sağlık olsun benim mottom odur. Çünkü sağlık olsun bir şekilde çözüme ulaşma yolunda ilerlerim. Bazen çözümü sevmeyebiliriz hatta içimize sinmeyebilir…Fakat bir çözüm her zaman vardır.
Eskişehir sanayisinin geldiği konumu nasıl görüyorsunuz?
Eskişehir çok geriye gitmeyelim son on yıla bile bakacak olursak epey büyüdü, gelişti, adından söz ettirebilen bir sanayi şehri oldu. Keza turizm açısından da böyle ama Eskişehir tam ortada bir şehir. Yani ne doğuyuz ne batı diyebilirim. Anadolu şehri olarak iki tarafa da mesafeyi korumaya çalışıyor.
Evet çok büyüyoruz, güzel büyüyoruz ama şunu düşünüyorum hep; oranları bilmiyorum ama Eskişehir’de çalışanların büyük birçoğu sanırım Eskişehir Organize Bölgesi’nde çalışıyor ve biz sabah akşam onları servislerle, yüzlerce arabayla bu bölgeye taşıyoruz. Lakin, bizim bir çevre yolumuz bile yok. Yani mevcut yol çevre yolu değil ve biz sanayiye katkıda bulunmaya çalışıp çevre yolunda mahsur kalan sanayicileriz diye düşünüyorum. Ben kendi adıma da bazen bir buçuk saat yolda kalıyorum. İşte on kilometrelik dümdüz, ışıksız bir yolu sanayiciler olarak bürokrasiyi geçip de yaptıramadık. Böyle düşündüğümde de “Acaba Eskişehir için o kadar da kıymetli değil miyiz?” diye düşünmeden edemiyorum.
Sanayi dünyasında geçmiş dönem koşulları mı, bugünün koşulları mı daha iyi?
Bence zor bir soru… Terazide birçok kriter var. Ben yirmi önce işe başladığımda babam “Para kazanmıyorsunuz” derdi. Şimdi daha çok söylüyor onu. Bence bizden önceki kuşak şirketleri, kuruluşları yirmi yıl, elli yıl, altmış yıla dayandığı için çok tekel kuşaklardı. Yani herkes yaptığı işte biricikti. Rekabet çok azdı. Yurtdışından gelen mamul çok azdı. Ürünlerin muadilleri bu kadar yoktu ve en önemlisi de sanıyorum söz senetti. Bunları böyle bilmediğimiz artılar gibi düşünebiliriz. Ama şimdi biz teknoloji nimetlerinden faydalanıyoruz. Artık bir toplantı için ya da bir şey için kilometrelerce yol gitmiyoruz, her şeyi online yapabiliyoruz. Pek çok yere bilgi anlamında da erişebilirliğimiz daha kolay ve dünya daha da küçüldü. Hani “O zaman zordu, bu zaman kolay” ya da tam tersi demek doğru değil ama şu bir gerçek ki eskisi kadar kârlılıklar yok.
İş hayatı dışında neler yapıyorsunuz, kendinize zaman ayırabilir musunuz?
Biz iki kız kardeşiz. Eskişehir Tempa Temizlik babamın üçüncü hatta belki ilk evladıydı. Biz kardeşimle hep “Galiba şirketi bizden daha çok seviyor” derdik. Ben de sanıyorum bunun tersi bir yapıdayım. Yani günümün yarısını şirkette geçirmek istemiyorum. Daha az ama daha verimli zamanlarda şirkette olayım istiyorum. Hatta bazen sabaha karşı geliyorum. Herkes uyurken işlerimi bitiriyorum ki çocuklara daha çok zamanım kalsın istiyorum. Dolayısıyla dışarıda olmayı seviyorum.
Sivil toplumda olmayı seviyorum. Kalabalık yaşamayı seviyorum. O yüzden sivil toplum örgütleri, dernekler, gruplar benim için çok önemli. Çünkü yeni bir şeyler beni hep heyecanlandırıyor. Bu yeni bir kitaba başlamak da olabilir. Bu yeni bir yer görmek de olabilir, yeni insanlarla tanışmak olabilir. Çünkü her insan bir diğerine farklı şeyler katıyor. Bunları kaçırmamak gerekiyor. Çünkü gün içerisinde işyerinde bunu hep kaçırıyoruz. Bunlar benim için önemli.
Bir de pandemiyle beraber hayatımıza “online” kelimesi geldi. Şimdi her şeyi online yapabiliyoruz. Birçok kurs var. Ekmek yapma kursundan taş boyama kursuna, yabancı dil kursundan kişisel gelişimde kadar. Onlar da çok dışarıda keyifli oluyor. Yani kalabalık yaşamayı seviyorum.
Sektörde bulunan kadınlara ve girişimci olmak isteyenlere ne tür tavsiyeleriniz olur?
Ticaret yapmak ya da bir sanayi işletmecisi olmak sona varış veya amaç değil. Dolayısıyla yaptığınız işte herkes için her şey geçerli. Öncelikle kendimiz için dürüst ve net olmak gerekiyor. Çünkü ticaret tek seferlik değil. Bu bir süreç. Kimse kimseyi kandırmıyor, sadece oyalıyor. Aslında kendi özelinde iyi işler yaparsanız bunların geri dönüşleri zamanla mutlaka kat kat oluyor. Bundan vazgeçmemek lazım. Yani para kazanmak. Evet hepimizin amacı para kazanmak ama bunun etik çerçevesinden dışarıya çıkmamak gerekiyor.
Çözüm odaklı olmaları lazım. Ben şikâyet eden insanların hiçbir zaman çok ileriye gidebildiklerini görmedim. Hep mutsuz insanlar oluyorlar, etraflarına mutsuzluk katıyorlar. Dolayısıyla ortada bir şikâyet mevzu varsa herkes canla başla elinden gelen bütün kuvvetiyle onu çözmeye çalışmalı. Eğer hiç olmuyorsa oradan uzaklaşmak bence en doğrusu olur.
Sanayici olmasaydınız hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Ben öğrenciyken TRT’de staj yaptım. TRT’de staj yaptığım dönemde de Eurovision şarkı yarışması İstanbul’daydı. O organizasyonun her bölümünde çok zevkle görev aldım. Çünkü onlarca dışarıdan insan geldi, hiçbiri bir diğerini tanımıyor. Irklar farklı, renkler farklı, diller farklı. Kimse kimseyi çok anlamıyordu ama tek bir amaç için çok güzel bir konsept olmuştu. Eğer çalışmak için böyle yol çizmeseydim sanıyorum böyle siyasetüstü uluslararası bir organizasyonda çalışmayı çok isterdim.
Bugüne kadar fırsat bulamadığınız ama mutlaka gerçekleştireceğim dediğiniz bir hayaliniz var mı?
Çantamı alıp diyar diyar gezmek istiyorum. Her gün farklı bir yere, her gün başka bir adrese gitmek istiyoruz herhalde. İnşallah çocuklarla yapacağız.